Osmanlı Devleti’nin 1718 yılında Avusturya ile imzaladığı Pasarofça Antlaşması ile başlayan ve 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren döneme Lale Devri denir. Lale Devri, zevk ve sefa devri olarak bilinir. Adını, o dönemde İstanbul'da yetiştirilen ve zamanla ünü dünyaya yayılan lale çiçeklerinden alması aslında sonradan olmuştur. 12 yıllık bu kısa dönem aslında Osmanlı İmparatorluğu döneminin hiçbir devrinde Lale Devri olarak anılmamıştır.
Lale Devri döneminde saray ile halka arasındaki bağ kopmuştur, bugünün iktisadi tanımıyla gelir dağılımı eşitsizliğinin arttığı ve bunun toplumda huzursuzluk yarattığı bir dönemdi diyebiliriz. Bunun yanında Batı ile ilişkiler güçlendirildi, önemli sanat eserleri ve mimari yapılar hayata geçirilmiş ve bazı reformlar gerçekleşmiştir. Özünde Lale Devri, uzun bir gerileme döneminin ara dönemidir.
Merak etmeyin kimseyi lise tarih kitapları bilgileriyle sıkmayacağım sadece yazının adının neden Lale Devri olduğunu kısmen anlatmak için bu girişi yaptım. Yazının sonuna kadar gelenler olursa benim gözümden 21. yüzyılın Lale Devri betimlemesini anlayacaklardır.
Üssel Gelişen Dünyada Lale Yetiştiren Türkiye
Ömrümün yarısı trader & yatırımcı olarak geçti, tüm bu süre boyunca hem ben değiştim hem de yatırıma bakış açım ve yatırım tarzım değişti. Benim değişimimin bir kısmı hatalarımdan oluşan tecrübeler, bir kısmı yolculuğum boyunca tanıştığım ve gönülden değer verdiğim bazı insanlardan pozitif etkilenmem, bir kısmı da Türkiye’nin temel dinamiklerinden kaynaklanıyor. Bu yazının konusu Türkiye’de hisse senedi yatırımına bakış açımı değiştiren 3 faktörden sonuncusu olan Türkiye’nin temel dinamikleridir.
Beni tanımayan veya yatırımcı olarak vizyonumu/yaklaşımımı pek bilmeyenler için, kendimi en iyi anlattığımı düşündüğüm çok keyif alarak gerçekleştirdiğim 3 yayınımın linkini aşağıya iliştiriyorum.
Fintables:
Borsada Bi Başına:
Hedef Fiyat:
BİST’e kote olan şirketlerin 28 Şubat 2025 Cuma kapanışı itibariyle TCMB USDTRY satış kuru bazında piyasa değerlerine göre ilk 30 tanesini görselde sunuyorum. BİST30 şirketlerinin piyasa değeri ortalama olarak $9 milyardır. Yine aynı gün kapanış itibariyle hesaplamama göre S&P500’ün ilk 30 şirketinin ortalama piyasa değeri $936,9 milyar, S&P500’deki 500 şirketin ortalama piyasa değeri $122,1 milyardır. 2024 sonu itibariyle ABD’nin GSYH’si Türkiye’nin 22,3 katıdır. BİST’in ilk 30 şirketinin ortalama PD’si vs tüm S&P500’ün ortalama PD’si bazında bakarsak GYSH’nin 22,3 katı olması ile ortalama PD’ler uygundur. Elma ile elma olarak ilk 30 şirketi karşılaştırırsak ise PD’ler arasındaki çarpan GSYH’da 22,3 iken PD’ler arasındaki çarpan 104,1 kat. GSYH’nin 22,3 katı olması ile PD’nin 104,1 katı olması arasındaki muazzam fark neden kaynaklanıyor.
ABD borsalarının tüm dünya borsaları içindeki payının tarihsel ortalamasının neredeyse 3 katında olması
ABD’nin dünya ekonomisinin ve gelişiminin motoru olması, USD’nin rezerv para birimi gücü ve ABD’nin her zaman güvenli liman olması
Yenilik, vizyon, gelişim, verimlilik…
gibi bir çok sebep sayılabilir. Ben son madde üzerinden konuya bakıyorum.
Yatırım tarzımı bilenler kabaca %60 uzun vade ve %40 kısa vade hisse taşıdığımı bilirler. Benim uzun vade anlayışım piyasa ortalamasının çok üzerindedir, hiç hesaplamadım ama ortalama 5-6 sene arasında bir yere tekabül ettiğini düşünüyorum. 15-20 yıl önce 5 sene boyunca taşımak için bir hisse bulmak benim için daha kolaydı, bugün ise ne yazık ki pek kolay bulamıyorum. Hem iş modelini hem de sahiplerini çok beğendiğim şirketler var ama ülkemizin bozuk makro dinamikleri tüm şirketleri döngüsel hale getirdi desem abartmış olmam diye düşünüyorum. 2024 ve 2025 yılı boyunca içime tamamen sinecek kadar uzun vade taşıyabileceğim bir hisse bulamadım. 1-2 sene taşımak için seçtiğim hisseler her ne kadar getiri sağlasa da konut alır gibi alıp taşımak konusunda gerekli huzuru vermediklerini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Türkiye’nin uzun vadeli bir kalkınma ve ekonomi politikası olmamasının ceremesini şirketler çekiyor. 10 seneden fazladır inşaat ve rant üzerine kurulu bir ekonomi var. Serbest piyasa ekonomisine geçtiğimizden beri ülkemiz ekonomik ve teknolojik gelişmeleri paralel hızda yakalayamadı ve eşlik edemedi, çoğunlukla satın alan taraf oldu. Mesela halka açık şirketler içerisindeki en köklü ve büyük iki holdinge bakalım. Birinin iştirakleri içerisinde otomotiv sanayi, beyaz eşya ve petrokimya gibi rekabetin yüksek, marjların düşük ve yoğun capex gerektiren sektörler varken diğerinin iştirakleri içerisinde çimento, finansal hizmetler, lastik ve perakende sektörü gibi 21. yüzyılın gelişen sektörleri değil 20. yüzyılın popüler sektörleri bulunmaktadır. BİST’e kote olan şirketler içerisinde tabii ki kısa ve belki orta vadede değer arz eden az da olsa şirket var ama daha uzun vadeli bir yatırımcı için, Türkiye hızlı gelişen ve değişen dünyaya adapte olamadığı ve gerisinde kaldığı için, alternatifler ne yazık ki bence bir elin parmaklarını geçemiyor.
Son yıllarda BİST’e gelen şirketlerin önemli bir kısmı da yatırım ve büyüme için alternatif sermaye arayanlar değil, yaşam döngüsü eğrisinin olgun kısmına yakın olan ve sermayedarların kısmi kar almak istedikleri şirketler ya da hayal pazarlayıp sonrasında yatırımcılara sürekli hisse satmaya çalışan şirketler olunca ne yazık ki yakın dönemde potansiyeli yüksek şirketlerin gelmesine dair umut da yeşeremiyor.
Dışlama Etkisi
2021 krizinden sonra Türkiye’ye gelen sermaye akışı sebebiyle sermaye piyasalarında ana yönü belirleyen hep yabancı sermaye oldu. Hem döviz hem tahvil hem de hisse senedi piyasasında, yerli yatırımcıların (bireysel ya da kurumsal) bir kısmı hodl modunda olduğu için pastanın geri kalanındaki yerli yatırımcı ağırlığı yabancı yatırımcının herhangi bir yöne fiyatları götürmesine engel olacak güçte genellikle olamadı.
Covid ile beraber bu durum değişti. Türkiye’nin 2023 Genel Seçimine kadar 4-5 yıl boyunca uyguladığı akla ve bilime aykırı ekonomi politikası ile beraber kamuda servet transferinin arşa çıkması ve kravatsız ekonominin de hızla büyümesi yaratılan hormonlu servetin yönelmek isteyeceği yeni rotalar aradı. Türkiye’de sermaye piyasalarının gelişmemiş ve dar olması sebebiyle büyük tasarruf sahibinin parasını yurt dışına çıkarmak veya gayrimenkul almak dışında bir alternatifi yok. Tüm bu süreç içerisinde BİST, etkinliğini ve adil regüle düzenini de kaybetmeye başlayınca, hem BİST’e dışarıdan gelen bu tasarruf hem de BİST'in içinde yaratılan büyük sermaye endeksteki dengeleri değiştirdi. Aynı dönemde BİST içerisinde yabancı yatırımcı ağırlığı %60’lı seviyelerden %20’li seviyelere geriledi. Ve tüm bunların sonucunda BİST yerli ağırlıklı bir piyasa haline geldi. Tarihsel olarak BİST’e en çok para girişi olan yıllarda toplam girişi miktarı kabaca $4-5 milyar civarındadır. Bugün bu tutar BİST’in neredeyse günlük işlem hacmi kadardır ve toplam piyasa değerinin sadece %2’sine tekabül eder. Gün içi işlem likiditesinin de 1-2 kurumun HFT’lerine bağlı olması her ne kadar piyasa etkinliği için pozitif bir durum oluştursa da aynı zamanda volatiliteyi yükseltiyor. Bu yüzden BİST’in yakın dönemde yeniden yabancı yatırımcının domine ettiği bir piyasa olma ihtimalini çok düşük buluyorum. Tabii yabancı diye görünenlerin en az yarısının da bıyıklı yabancı olduğunu da hatırlatmam gerekiyor. Özetle, yerli sermaye hisse senedi piyasasında yabancı sermayeyi artık dışladı diyebilirim.
Türev Ürünler
BİST’e kote 585 adet şirket var, bunlardan 48 tanesinin vadeli işlem için kontratı bulunmaktadır. Ve ne yazık ki bazılarının en yakın vadesi bile gerekli likiditeye sahip değildir ki sonraki en yakın vadeler her zaman illikit durumdadır. Opsiyon piyasasında ise piyasa yapıcı mantığıyla alım ve satım için kotasyon girilmektedir ama alım ve satım arasındaki spread ne yazık ki geniş ve işlem hacmi yok denecek kadar azdır. Opsiyon piyasasında ise 26 şirket üzerine yazılı fiziki teslimatlı sözleşme vardır. 48/585 ve 26/585 türev ürünlerinin toplam hisse sayısına oranı, çok az değil mi…
Yine S&P500 üstünden gidelim, endeks ağırlığı en düşük şirket (%0.01) News Corporation (NWS)’dır. Bu şirketin bile Mart vadeli 2’şer adet Call&Put, Nisan vadeli 5 Call & 3 Put ve Temmuz vadeli 3 Call & 2 Put opsiyon sözleşmesi bulunmaktadır. Ama tabii ki işlem hacmi çok çok düşüktür. 2000’li yılların yarısından itibaren türev ürünleri piyasası spot piyasası fiyatlarını yönlendiriyor desek pek de yanlış bir çıkarım olmaz. Bizde ise BİST30 endeks vadelisinin spot endeksi etkilediğini son yıllarda hepimiz görüyoruz. Bunun en önemli sebebi anlık işlemlerde spot pay piyasasında kurum bilgisi açıkken, vadeli piyasada eşitlik ilkesini çiğnercesine bu bilginin kapalı olması ve bu dengesizliğin belli bir kesim tarafından speküle edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Etkin Piyasa
Etkin piyasa bir hipotezdir ama gerçekte %100 var olduğunu ve olabileceğini düşünmüyorum da inanmıyorum da. Ama etkin olmaya yakın ve regüle piyasa çoktur, BİST ise ne etkindir ne de regüledir. Zaman zaman bu negatif durum tecrübesi sınırlı yatırımcılara bilgi ve tecrübe düzeyine uygun olmayacak kadar yüksek getiri de yaratabilirken, ayı piyasasında aynı yatırımcıları çok hızlı batmaya da götürebilir. Özellikle 2021-2023 arasında yaşanan fiyat hareketleri BİST’e ciddi anlamda yeni yatırımcı çekti. Ama bu yeni hesap sahiplerinin ne kadarı gerçek anlamda yatırımcı bu bence çok tartışılır bir konudur. Ortalama hisse taşıma süresi yabancı yatırımcının ağırlığının azalması ve halka arz & hiper enflasyon & manipülasyon döngüsü içerisindeki BİST’in çekiciliğine kapılan yerli yatırımcıların da etkisiyle son 13 yılda yerli yatırımcı için 46 günden 13 güne düştü. Yabancı yatırımcı ise ortalama elde tutma süresi 300’lü günlerden 30-40’lı günlere geriledi. Yabancı yatırımcının elde tutma süresindeki bu belirgin düşüş bence içerideki yabancı yatırımcının önemli bir kısmının bıyıklı yatırımcı ve yabancı hedge fund vs. olduğunu gösteriyor. Konu hakkında Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği aylık, çeyreklik ve yıllık frekanslarda çok kapsamlı raporlar yayınlıyor, ilgi duyanlar bakabilir.
https://tspb.org.tr/wp-content/uploads/2025/02/Turkish_Capital_Markets-202502-TR-2.pdf
https://tspb.org.tr/faaliyet_raporlari/2023-faaliyet-raporu/
Sonuç
Özetle, BİST gelişen dünyaya ırak şirketlerden oluşan, türev ürünleri seçeneği ve likiditesi oldukça dar ve etkin ve regüle olmaktan çok uzak bir piyasa haline geldi. Bu durum bir günde oluşmadığı için çözümü de kısa vadede yoktur. Türkiye’de eğitim sisteminin kalitesinin yükselmesi, ülkenin sağlam ve katı bir kalkınma planı uygulaması, sermaye piyasalarının etkinliğinin ve regülasyonların artması ve sermaye piyasalarının derinleşmesi adına yapılması gerekenler yapılmadıkça bu piyasada yüksek volatilite altında biz bize olmaya devam edeceğiz.
Bu da elde tutma süresi düşük, yatırımcı değil trader olan ve genetik olarak yüksek risk iştahlı ortalama yerli tasarruf sahibinin ne yazık ki aleyhinedir. BİST yatırımcısı için riski yönetmek, getiriyi yönetmekten daha önemlidir. Riski yönetmeden elde edilen her getiri, yarın risk vuku bulduğunda kaşıkla toplayıp kepçeyle geri vermek misali geldiğinden fazlasının gitmesi şeklinde bir sonuç yaratır.
Ben ortalama elde tutma süresi 5-5,5 yıl olan bir yatırımcı olarak, geçmişteki yatırım mantalitem ile bugün BİST’te güvenle ve huzurla çeşitlendirilmiş bir portföy taşımakta zorlanıyorum. Bu yazıyı okuyanların içerisinde farklı düşünenler de elbette vardır. Sonuçta her yatırımcı nev-i şahsına münhasırdır, bu yazıyı bir nevi dertleşmek için kaleme aldım.
Konuyu daha detaylıca ve daha nokta atışı unsurlarla da ele alabilirdim ama herkesin neyin ne olduğunu gördüğü ve bildiği bir konuda kral çıplak demeye pek gerek görmüyorum. Görmek isteyenler kralın çıplak olduğunu görüyorlardır.
Şarkıda dediği gibi, lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçti. Şarkının bu kısmı ne yazık ki Türkiye’nin ekonomi/kalkınma politikası, sermaye piyasaları ve BİST’e kote olan şirketlerin çoğu için geçerlidir.
Ya Türkiye’nin belli kararları almasını mecbur bırakacak oldukça pozitif uluslararası ilişkiler bazında bazı şeyler gerçekleşecek ya da 2024-2027 arası aynı Lale Devri gibi uzun bir gerileme döneminin ara dönemi olarak ileride kitaplarda yerini alacaktır.
P.S.: Buraya kadar okuma sabrı gösteren herkese teşekkür ederim. Yazıda herhangi bir hata varsa peşinen özür dilerim.
Sevgiler.
Elinize sağlık Altuğ abi oldukça detaylı ve realist bir içerik olmuş. Zor gibi görünse de umarım tekrar uzun vadeli yatırım yapılabilir bir borsaya sahip oluruz.
Geline bu durumu daha iyi tahlil eden başka bir yazı okumadım.
Teşekkürler.